20 Mart 2012 Salı

11 Haziran 2009 Perşembe


İnternet Gazeteleri Öldürür Mü?
Haşmet BabaoğluGeleceğe yatırım yapan sektörlerin “gelecek nasıl olacak?” sorusuna ilgi duymasından; bu konuda konferanslar, seminerler düzenlemesinden doğal ne olabilir!Ama bu toplantıların gerçekten bir işe yaraması için “ağzı açık yeni fikir budalası” tavrından sıyrılmak gerekir.Çünkü uzman görünüşlü nice adam çocukların bile söylemeyeceği şeyler söyleyebiliyor.Bakınız, yıllardır bir takım adamlar internet ve medyanın geleceği hakkında atıp tutuyor. Bizim ülkemize de gelip konferanslar veriyor. İlgi görüyor.Peki konuya bakışlarında kavramsal temizlik ve titizlik var mı? Hayır, bunlardan eser yok!Örnek mi?Birkaç ay önce Nielsen Başkanı Robert McCann “Televizyon renkli bir araç, internet onu mahvedemeyecek” demişti. Sanki internet renksizmiş gibi!Kimse de çıkıp “tabii mahvedemeyecek, çünkü ikisi birbirinden farklı; biri ürün, diğeri dağıtım şebekesi” dememişti.Yakınlarda da Televizyon ve Radyo Müzesi Başkanı Pat Mitchell “internet gazeteyi bitiremedi, gazeteler ayakta kaldı, kalacak” diye buyurmuş...Kaç gündür bu konuda yazmayı istiyordum, bir türlü fırsatım olmadı! Mehmet Y. Yılmaz, Cengiz Semercioğlu, Engin Ardıç ve Yurtsan Atakan benden önce davrandı. “İnternet gazeteleri öldürecek mi? İnternet gazeteciliği basılı gazeteciliği bitirir mi?” tartışmalarını köşelerine taşıdılar.***Yurtsan Atakan hariç herkesin konuyu “bizim gazeteler haberleri televizyondan bir gün sonra yayınlıyor” veya “internet medyasının hali içler acısı, haberleri çalıp çırpıyorlar” minvalinde tartışması beni şaşırttı.“İnternet gelecekte gazeteleri öldürecek mi?” sorusu “iyi gazetecilik-doğru gazetecilik neye denir?” sorusunu içermiyor ki!..Yurtsan doğrusunu yazdı geçen gün: “İnternet kendi başına bir medya aracı değil. Yepyeni ve devrimci bir dağıtım aracı.” Bunun açık ifadesi şu: İnternet gazeteciliği diye bir şey yok! Gazetecilik var! Nasıl internetin varlığı bankacılığı öldürmemiş fakat ona yeni hizmet kanalları açmışsa, gazetecilik için de aynı şey olacak... Peki ne zaman?Bu konuları tartışırken psikolojik-sosyolojik yanlarını ele almayı unutuyoruz..Oysa bir okur için basılı bir gazeteyi almak sadece haber almak değildir; küçük bir ücret karşılığında bir günlüğüne o haberi aktaran mecranın sahip olduğu iktidara ortak olmak demektir.Üstelik haberi elinizle tutuyor, karıştırıyor, ona dokunuyorsunuz. Bu bambaşka bir şey!Düşünsenize, bankacılık işlemi yaparken bir kolaylık ifadesi taşıyan “tıklama” eylemi bile, güvenilir haber ararken hafifliği çağrıştırmaya başlıyor!..Neden?Çünkü paranın somut değere sahip soyut bir araç olduğunu anlayıp kabullenmeye başladık.Ama gazete öyle mi ya? Hayatımızda alabildiğine somut biçimde varlığını sürdürüyor! Hele dergiler! Dergilerin asıl değerleri neredeyse masanın üzerinde duran bir nesne, hatta güzel bir nesne olmalarında yatıyor!Onlara internet üzerinden yepyeni bir “somutluk” kazandırmak kolay değil.Anlayacağınız, köprünün altından daha çok sular akar! Gazetecilik dediğimiz şey, kağıtla internet arasında daha uzun süre salınır durur.Sonunda ekonomik irade belirleyici olur.İnternet üzerinden habercilik yapmak verimli ve kârlı bir iş olmaya başladığında bütün dengeler değişiverir.
Gönderen Behlül zaman: 05:13 0 yorum
Etiketler:

Sosyal Ağ Bağımlılığı Hızla Artıyor
Nielsen tarafından yapılan araştırma ertesinde, insanların sosyal ağ sitelerinde geçirdikleri toplam vaktin geçtiğimiz yıla kıyasla %83 oranında arttığı ortaya kondu.
Amerika bazlı olarak gerçekleştirilen çalışmada, en popüler sosyal ağ Facebook olarak belirlenirken onu sırasıyla MySpace ve Blogger izledi. Son dönemlerde popülerliğini iyiden iyiye arttıran Twitter ise sıralamada 5. sırada yer aldı.Listelemenin en ilginç yanı ise, ilk sıradaki Facebook'un geçtiğimiz yıla kıyasla %700 oranında büyümesine karşılık, hemen akabinde gelen MySpace' yaşanan %31'lik düşüş oldu. Twitter ise bir yıl içerisinde tam tamına %3712 büyüme gerçekleştirmeyi başardı. Araştırmanın ilginç notlarından birisi de Amerika dahilinde, sosyal ağ kullanıcılarının Facebook'ta Nisan ayı içerisinde toplamda yaklaşık 230 Milyon saat geçirmeleri oldu.Nielsen Başkan Yardımcısı Jon Gibs konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Twitter'ın başarısına değinerek, bu hızla giderlerse sıralamada yükseleceklerini dile getirirken, yine de dengelerin her an değişebileceğini vurgulamaktan da kaçınmadı. İnsanları sosyal ağ tercihlerinin sadece bir anda bile temelli değişebileceğini belirten Gibs, buna örnek olarak geçmişte yenilmez güç olarak gözüken MySpace'in halihazırdaki hızlı gerileyişini örnek gösterdi.Velhasıl, biz yine de üzerimize düşen görevi yerine getirerek, bu tür sitelerin yararı olduğu kadar zararı da olduğunu (hatta kanımca zararı çok daha fazla) ve insanları ciddi derecede atıllığa sürüklediğini (ki zaman kaybı da cabası) belirtmekten geri durmayalım. Hani büyüklerimizin dediği gibi, herşeyin azı kar çoğu zarar imiş :)
Gönderen Behlül zaman: 04:27 0 yorum
Etiketler: , ,
10 Haziran 2009 Çarşamba

Son Söz….
Tam 14 hafta internet gazeteciliği dersinde, iletişim teknolojilerinin gelişiminden yola çıkarak internet gazeteciliği olgusunu sizlerle paylaşmaya çalıştım. Bunun için önce küreselleşme kavramından yola çıktım, iletişim teknolojilerinin gelişiminden bahsettim, bu yolculuk sırasında Toffler, Masuda, Bell, Castells gibi konunun önemli düşünürleri bize rehberlik etti, ardından geleneksel gazetecilikten bahsederek internet gazeteciliğine doğru giden süreci incelemeye çalıştım. Internetin tarihinden de bahsettik, geleneksel gazetenin özelliklerinden de, internet gazeteciliğinin gelişim sürecinden ve temel özelliklerinden de bahsettik, habercilik açısından blogların değerlendirmesinden de. Arada Behlül Hoca geldi, bize nasıl blog yapılacağını öğretti, arada ben Internette sansürden bahsettim. Ve nihayet son geldi. Gerçi bu son pek benim için değil, daha çok sizler için. Çünkü seneye ben yine bunları bu sefer başka öğrencilere anlatacağım, ama siz artık iş hayatında veya akademik hayatın başka bir evresinde olacaksınız. Büyük ihtimalle bugünleri de çok arayacaksınız. (Sanırım biz de sizi arayabiliriz, bari itiraf edeyim.) Bu dersi alan herkese çok teşekkür ediyorum, gelenler tabi ki derse büyük renk kattılar, ama diğerleri de (gelmeyenler de) bu rengi tamamlayarak büyük tablonun bir parçası oldular. Her seferinde en ön sırada oturmayı başarıp derste vır vır konuşarak aklımı karıştıran İpek-Sylvia ikilisi, 50 alarak bu kadar mutsuz olmayı başarabilen Hatice, vize öncesi hep gelip sorularıyla derse renk katan ama vize sonrası hiç uğramayan Özlem, bana yoklamada yardım eden Damla, derse geldiği zaman bana sorduğu sorularla beni daha hazır olmaya iten Yeliz, bu dersle yetinmeyip “Web Technology” dersinde de beni yalnız bırakmayan Elvan ve Fulya, hep en iyi notu alıp derslerde hiç sesini duymadığım Müberra, derslerle yetinmeyip maçlarda da karşılaştığımız panik atak Kübra, ve ayrıca dersleri hep takip eden Cengiz, Sadberk, İrem, Emrullah, Yusuf, Gökçen, Nurcan, Koray, Hakan, Yavuz, Tuğçe, Elif, Engin, Dicle, Mesut, Mehmet Ali, Esra, İsmail ve daha ismini sayamadıklarım, hepinize çok teşekkürler. Bunun dışında, kağıt sayarak kantinde batak oynayan ve Cem hocadan aldıkları istatistik dersinin hakkını vermeye çalışanlara da, Firdevs gibi iyi arkadaşlar bulup (bu sahiden çok önemli, Güngör gibi hiç birşeyden çekinmeden, gözümüzün içine baka baka başkasının yerine imza atan sağlam arkadaş bulmak bu hayatta kolay değil, iş hayatında çok arayacaksınız bu arkadaşları) “Ne de olsa hep çalışacağım bari bu sene gezeyim” diyenlere de, bir dersimize gelip Facebook resimleri çekip bir daha göremediğimiz Didem’e de, bir derse bile gelmeyip (vize öncesi son ders dahil) Teras’ta bol bol rastlaştığımız Leyla’ya da, çalıştıklarından dolayı gelemeyen arkadaşlara da tek tek teşekkürler. Bu derste ve belki birçok başka derste öğrendiklerinizin çoğunu pratikte kullanmayacağınız için çoğunu unutacaksınız, çünkü hep söylediğim gibi, üniversite tabi ki öğrencilere bilgi veriyor temel fonksiyon bu ama onun dışında bence size kattığı en büyük değer derste duyduğunuz bir sözün sizin zihninizde bıraktığı soru işaretleri. Bu bağlamda günün birinde, yolda giderken, kitap okurken, araba kullanırken, film seyrederken, arkadaşınızla muhabbet ederken yani hayatınızın sadece bir anında “ Neydi o Internet Gazeteciliği dersine gelen kel hocanın adı, o galiba bir ara bundan bahsetmişti” derseniz, bu ders ve dolayısıyla ben işlevimi yerine getirmiş olacağım.Umarım final ve bazıları için bütünleme döneminiz çok iyi geçer ve hiçbirinizle bir daha “derste” karşılaşmayız. (Ders dışında her zaman beklerim). Hepinize bundan sonraki hayatınızda başarılar.Ders sırasında ne kadar sürç-i lisan ettimse affola.Hoşçakalın…. ;-)Yrd. Doç. Dr. N. Emel Dilmen